"BÜYÜLÜ DENİZ" İSİMLİ ÇOCUK ROMANIM 8 YAŞ ÜSTÜNDEKİ TÜM HAYALPERESTLER İÇİN ARTIK KİTAPÇILARDA! :)

Sonbaharı uğurlarken…

21 Kasım 2012

Sonbaharı uğurlayıp gelen soğukla birlikte yavaş yavaş içimize kapanırken, sonbaharın son günlerinde çektirdiğim bu fotoğrafları ve cıvıl cıvıl kelebekli bluz projesini sizlerle paylaşmak istedim… Her geçen gün üzerimize giydiğimiz katların ağırlığını biraz azaltıp, içinizi ısıtmaktı tek arzum…vıdı vıdı vık…
Aslına bakarsanız, bu dramatik giriş bölümüne karşın, kelebekli bluz projesini şu anda paylaşmamın yegane sebebi şu an sizinle paylaşacak yeni bir projemin olmaması ve bu fotoğrafları daha önce kullanmamış olmam! :P Artan iş yükümle birlikte dikiş çalışmalarımı yavaşlatmak zorunda kaldım ve yeni fotoğraf çektirmeye vakit yaratamıyorum :(  Dolayısıyla sizlerle yeni yazılarımı düzenli paylaşmak için kirli çıkımdan bu projeyi çıkardım da diyebiliriz. Hangi gerekçe hoşunuza giderse onu kabul edin :P )
bluz dikiş tasarım moda blog
Bu güzel kumaşı aylar önce bulmuş, kendime nefis bir baharlık bluz yapmak için bir kenara koymuştum. 
Kumaş alışverişlerimde her zaman son derece rasyonel hareket eden ben, bu muhteşem kumaşı bulduğunda da bir kez daha kendisiyle çelişmemiş ve son derece anlamsız şekilde sadece 1 metre almayı seçmiştim! Dolayısıyla da kollara koyacak kumaşım kalmadığından, hızlı bir manevrayla bu nefis bluzu yazlık hale getirmek durumunda kaldım…
Ama doğru stilizasyon ile kelebeklerle bezeli bu şaheserimi baharda da giyebilirim diye düşünüyorum. Ne dersiniz?
Gelelim bu projenin detaylarına. Bu güzel bluz kalıbı Burda dergisinin Mayıs 2012 sayısından çıktı. (Kalıp no. 104)
Modeldeki eteği de yaptım ama onu da fotoğraflayamadım henüz :( Neyse, yapmadıklarımıza değil, yaptıklarımıza odaklanarak yazıya devam edelim en iyisi!
Bir süredir fazla detayı olmayan, sade ve şık bir bluz kalıbı arıyordum. Burda’nın bu bluz / gömlek modelini ilk çıktığı tarihten beri aklımın bir köşesine yazmıştım. Aşağıdaki teknik çizimden de görebileceğiniz gibi model son derece güzel. 
Acemi terzilere öneriler:
Gelelim modelin civcivli kısımlarına… Yeni ve güzel kalıplar üretmekte son derece başarılı olan Burda dergisi, dikiş aşamaları anlatımlarında tam bir fecaat. Zaten dikiş terimleri bilgisi son derece dar olan ben, Burda’nın açıklamalarını zuzaylı dili olarak algılıyorum. Dolayısıyla dikiş sırasında dergide yazanlara değil, içgüdülerime güvenerek hareket ediyorum!
Dikiş aşamalarının bana göre 2 karmaşık noktası var. Bunlardan biri, yaka kısmındaki dikiş payının pervazsız kapatılması. Klasik gömlek yakadan biraz daha farklı olarak burada yaka ile bluz arasında ek bir parça bulunmuyor. Bence bluza özel havasını veren detaylardan biri de buydu. 
Orijinal kalıpta yakanın dışarda kalan dikiş paylarını gizleyebileceğimiz bir pervaz parçası da verilmezken, yakanın dikiş payını ve bluzla birleşim yerini kapatmak için bir kumaş parçasını biye gibi kullanıyoruz. 
Fakat sonrasında bu parça özgürlüğünü ilan edip habire yakanın dışına çıkma eğilimi gösteriyor. Bunun için de iç kısımda belli yerlerden tutturmanız gerekiyor. 
Temel dikiş becerisi olanlar için bu kalıpta civcivli ikinci konu da gizlenen düğme yerleri olabilir. Ama son derece kolay olduğunu söylemeliyim. Hatta düğme iliğini temiz açma konusunda sıkıntı yaşayanlarınız varsa, bu yöntem sizin için ideal olacaktır. Ben zaten düğmeyle de uğraşmadım; evde bulduğum son derece uyumlu renkteki çıtçıtları ekleyiverdim (diyorum ben kirli çıkıyım diye!).
İşte yakanın yakın çekimi. İstemdışı şekilde kısa kalan yaka payı, bluz tamamlandığında özel olarak tercih edilmiş bir detay gibi durdu. Aslında yakayı öne tam olarak denk getirememişim. Bluzun bedenini tam istediğim kıvama getirebilmek için ön parçalarla fazla oynadım. Onun istemdışı bir sonucu olmuş. Ama siz yine de bunu İrem’in özel tasarım tercihi olarak bilin :P
burda bluz mayıs 2012 05/2012 no. 104
Hadi bakalım, hepinize iyi dikişler bol güneşlerrrr!

4

Riga: Sokaklar, Gece Hayatı ve… Kumaşçılar!

18 Kasım 2012

Yok, bitirmedim… Bu kadar güzel fotoğrafım varken tek bir yazıyla bitiremedim Riga izlenimlerimi. 
Hangi şehre gidersem gideyim, ister Urfa olsun isterse Roma, önce şehrin sokaklarında gezmeyi severim ben. Amaçsızca, sadece öylesine gezmekten bahsediyorum. Sokakları, halkın alışveriş yaptığı marketleri, pazar yerlerini, binaları, toplu taşıma sistemlerini izlemeyi seviyorum.
Güzel ve sessiz kent Riga da bu konudaki merakımı gidermek için tüm çeyizlerini gururla yaymıştı etrafına.

Sokaklar

Merkezi bir oyuncak şehri andıran Riga’nın çevresindeki binalar da bir o kadar büyüleyiciydi benim için. Bunların içinde ise kuşkusuz en ünlü olanları 20. yüzyılın başında tüm Avrupa’yı sarmış olan Art Nuveau akımından etkilenerek tasarlanmış fantastik binalardı. 
İşte bir fantastik edebiyat düşkününe kendisini yuvasında hissettiren detaylar :) :
Soytarının tepesindeki baykuş…                         
                            
Ejderhalarca korunan giriş kapısı :)
           
Herkese tepeden bakan kadınlar…
Balkonu sırtlanmış adamlar…
Ve elbette, Riga’nın sembollerinden biri olan Damdaki Kedi…
riga kedi
Umarım bu fotoğrafları görüp de gezme heyecanı duyan herkes bir gün buraya gelmek için kendisine bir fırsat yaratır. 
Bunlar bulutlu günlerde çekilmiş şehir fotoğrafları. Cafe-restoran işletmeciliğinde oldukça hareketli olan Riga’nın gece hayatı da bir o kadar canlı.
Yani… öyle diyorlar… :) Çünkü önceki hayatlarımda kaz karmasından geldiğim şüphesini şiddetle uyandıran tavuksu yapım vardır benim. Güneş battıktan kısa süre sonra uyuklamaya başlar, sabahın ilk ışıklarında da zımba gibi olurum :)
Ama Riga’da bir geceyi saat 10’dan sonra bile ayakta kalarak geçirebildim. İnanır mısınız, balkabağına da dönüşmedim!  İşte o güzel gecenin sebebi, Riga’ın yerlilerinden methini duyarak arayıp bulduğumuz Blues Club. 

Riga Blues Club

Önceden rezervasyon yaptırıp gitmemizin hiçbir anlamının olmadığı, ayaküstü, rahat, turisti az, küçük, temiz bir kulüpteyiz. Meraklısı adresine buradan ulaşabilir:  http://www.bluesclub.lv
Kulübün duvarlarını oraya gelen dünyaca ünlü (ya da ünsüz… karanlıktan seçilmiyor pek :P ) jazz ve blues sanatçılarının fotoğrafları süslüyor. Önceki yazımda da dediğim gibi, Letonya halkı, fakirliği ve yokluğu yakın tarihine kadar hatırladığı için tüm yeni zenginliğine rağmen rahat ve samimi bana göre.  Bu kulübün ortamı da farklı değildi. 
Gece 2 grup sahne aldı. İlki, benim gözüme en fazla 15 yaşında görünen, dışarı çıkarken “dur oğlum terlisin, atletini değiştirelim de üşütme” deme isteği uyandıran pırıl pırıl yüzlü çocuklardan oluşuyordu. Kızlı erkekli bu grubun solisti şarkı söylemeye başladığında ise masamızdan düşüyorduk az daha. Bu kadar güçlü, bu kadar berrak bir sesi canlı olarak en son ne zaman dinlediğimi hatırlayamıyorum. 
İkinci ve esas grup sahne aldığında ise ortam daha da bir canlandı. Riga’da çok sevilen bir grupmuş meğer. Yalnız, bir ara sahneden inip masaları dolaşmaya başladılar. Biz de endişeyle etrafımıza baktık. Acaba bizdeki saz heyeti mantığıyla mı masa geziyorlar, para mı vereceğiz diye… Endişeye mahal yok, vermiyormuşuz :P
                 
Riga’nın her yerinde hakim olan lezzetli yemek servisi burası için de geçerli arkadaşlar. Ismarladığımız en basit yiyecekler bile son derece lezizdi.
Hadi bakalım, sokak-bar faslını bitirelim. Birçoğunuzun kumaşçı yazısı beklediğini biliyorum. Ama fark ettiğiniz üzere ben de lafı oraya bir türlü getiremiyorum. Çünkü bu konuda söylenecek çok heyecanlı birşey yok. 

Riga’da Kumaşçılar

                            
            (Turist Terzi: Benim bu, elinde valiz, gözünde gözlük, saçında makas…)
Yeni bir şehre gittiğimde kumaşçı ziyaret etme geleneğini başlatalı çok az oldu. Ama şu ana kadar çok başarılı sonuçlar aldığımı söylemeliyim :P Daha önceki “Paris Kumaşçılarını Ziyaret” ve “Adana’da bir Milanolu” yazılarımı hatırlayanlar, Riga ile ilgili kumaşçı yazımı da merakla beklediklerini yazmışlardı. 
Bu küçük Avrupa kentinde neredeyse her gittiğim yerde bir kumaşçı vardı. Aslına bakarsanız bu sefer gerçekten de kumaşçı arayacak vaktim yoktu. Ama kan çekiyor galiba, her yerde karşıma çıktılar :)
Kumaşçıların düzenleri her yerde değişik oluyor. Burada da tüm kumaşçılar kumaşları eşarp gibi sergiliyordu. 
Burda isimli bir mağaza vardı ki, en eğlencelileri oydu. Yalnızca kumaş değil, dikiş ve örgüyle ilgili herşeyin satıldığı, hatta dikiş makinesi bakımının bile yapıldığı çok detaylı bu yere bayıldım. 
Kumaş kalitesi de çoğunlukla çok yüksekti. Ancak yerli üretim ya da yerli desenlere sahip bir kumaş bulamadım. Elimi neye atsam İtalyan ipeği, İtalyan krepi vs. çıktı. Fiyatlar da tabii epey pahalıydı. Bazılarına içim gitse de, bunlara para vereceğime Adana’ya bir bilet alırım, Milanolu İshak Bey’den toplar gelirim dedim. Hem ben çok ağlayınca daha fazla kumaş veriyor o :P
Riga izlenimleri bu kadar. Benden yazması, sizden gezmesi :) Herkese keyifli günler, bol güneşlerrrr….

0

Gezdim, gördüm, yedim, içtim…

13 Kasım 2012

İşte bir gezi yazısının olması gereken içeriği.. Aslında yalnızca  bu başlığı atarak dahi kurtarabilirim günü :)
Yok, yazacağım dedim bir kere… Blog yazılarından ayrı kalmak üzüyor beni. Günlük alışkanlığım gibi oldu. Ama her yazdığım yazıya hem içerik hem fotoğraflar açısından epey zaman harcıyorum. Bu da bana bir hayli fazla bir mesai zamanına mal oluyor :)
Gelelim gezdim gördüm kısmına. 
Baltık denizinin iç tarafında yer alan sessiz ve güzel Riga’dayız. Daha önceki yazımda da belirtmiş olduğum gibi, bu benim Riga’ya ikinci gelişim.
İlk ziyaretimi bundan 4 yıl önce, 6 aylık hamileyken yapmıştım. Bu ziyaretimde,  6 aylık hamileyken bulunduğum kilomu tüm zarafetimle koruduğumu fark ettiğim anda çok bozuldum tahmin edeceğiniz gibi… Ama bu acı gerçeğin, gastronomik keşif dürtülerimi bir nebze dahi azaltmadığını okumak bazılarınızı rahatlatacaktır :)  
Riga’nın merkezinde yer alan “Eski Şehir” (Old Town) birçok Avrupa kentinde olduğu gibi, takdire şayan bir şekilde korunmuş. Adeta bir oyuncak şehri andıran binalarının detayları dantelin taşta işlenmiş hali gibi.
       
Daracık sokakların sonunda zaman zaman kendinizi bir Ortaçağ sahnesine çıkacakmışsınız gibi hissettiren bir havası var şehrin. 
Şehir yerleşimiyle ilgili bana en ilginç gelen şeylerden biri de neredeyse her köşebaşında bir boş arsa olmasıydı. Yok, kendime emlak piyasası araştırması yapmıyorum :)  Ama her evin böyle iç içe ve her metrekarenin çok değerli olduğu bir yerde düzenli aralıklarla boş bırakılan ve şu an otopark olarak kullanılan arsalar olması dikkatimi çekti. Meğer bu gelecekte arabaların çok fazla olabileceği öngörüsüne sahip müthiş bir belediyecilik dehası değil, şehrin acı bir gerçeğinin yansımasıymış. 
Bu güzel ve sessiz kent Riga, ne yazık ki tarih boyu çok fazla savaş görmüş. Haçlılar, İsveç, Polonya, Almanya ve Rusya orduları buradan her geçişlerinde büyük zararlar vermiş. Hemen her köşebaşında boş arazi bırakılması da sokak savunmasını kolaylaştırmak için siper alanı olarak kullanılmasından gelirmiş.

 Her yer yemyeşil

riga
Old Town’un bulunduğu çemberin biraz dışına çıkmaya başladıkça daha modernleşen yapılar yemyeşil ve alabildiğine büyük parklarla çevrili. Hergün böyle bir manzaranın içinden geçerek işe gittiğinizi düşünsenize? :)
Zaten her yerde doğal olarak çıkan ağaçlar şehir düzenlemesine de çok güzel yansıtılmış. Şehrin az insan ve az ses özelliği de bu doğal güzelliklere eklenince, gerçekten tası tarağı satıp burada mı yaşasam diye düşünüyor insan :) Ama tasınızı satılığa çıkarmadan önce şunu da bilmelisiniz: burada yılda en fazla 70 gün güneşli oluyor :P

Jurmala

Jurmala
Hem Letonya’nın hem Rusya’nın en popüler tatil mekanlarından biri olan Jurmala kasabası kilometrelerce uzunlukta altın kuma sahip. Yazın burası elbette çok kalabalık oluyormuş. Ama biz gittiğimizde yalnızca kargalar, kargaları besleyen teyze ve biz vardık. Buraya trenle gidebilirsiniz. Riga merkezden 25 dakika sürüyor. Yabancı yerleri ziyaret ettiğimde mutlaka toplu taşıma araçlarını kullanmayı seviyorum. Hem daha ekonomik oluyor, hem de orada yaşayan insanları daha güzel gözlemleme imkanı sağlıyor. 

Yedim içtim…

Ama ne yedim! :)) Hiç utanmadım, Türkiye’ye dönüşte nur topu gibi bir mide virüsü edinip biraz sürünsem de her yeni gördüğümü yedim :)
Bu memleket yeme içme mekanları açısından çok zengin. Daha önce de dediğim gibi, Sovyetlerden koptuktan sonra Avrupa kültürünün en güzel yanlarını almış. Leton mutfağına ait özel birkaç restoran olsa da, birbirinden şık tasarımları ve havalı sunumlarıyla her iki adımda bir görebileceğiniz cafe’lerin büyük bölümü İtalyan mutfağından yemekler sunuyor. Damak zevkimize bir hayli uygun. Şaraplar ise İtalyan ve Fransız bağlarından gelme. Yerel şaraplarını çok kötülüyorlar. Onun yerine farklı tatlarda oldukça güzel bira markaları var denemek isteyebileceğiniz. 
Restoran fiyatları da o kadar havalı sunumlarına rağmen Türkiye’ye kıyasla oldukça makul. Letonya gelir düzeyi çok zengin bir ülke olmamakla birlikte, dışarıda yemek yemek onlar için bir lüks gibi görünmüyor. Bu nedenle de hem çok sayıda güzel restoran var hem de güzel fiyatlar var :) Düşük bütçeli seyahat edeceklere cafe- restoranların havasından fazla korkmamasını tavsiye ederim. 
hadi ben kaçtım. iş çok dikiş yok :( Yazının devamını da yarın yazarım artık. 
Sonraki yazı: Riga’da Blues bar ve kumaşçılar :)

0

Benzemez kimse sana…

10 Kasım 2012
Benzemez kimse sana…

Benzemez kimse sana…
0

Riga’da…

06 Kasım 2012

riga
Daha önce 6 aylık hamileyken gidip, kısıtlı hareket kapasitemle gezmenin, yemenin ve içmenin hakkını veremediğim Riga’dayım yine. Bilmeyenlere kısaca belirtmek gerekirse, Baltık Denizine kıyısı olan küçük ve harika Letonya’nın başkenti Riga. 
Çok şık, çok yeşil, çok temiz, çok güzel bir yer burası. Mimarisi, doğaya saygılı olma anlayışı, yeme içme kültürü, sanat hayatıyla Avrupa’nın en güzel yanlarını almış.
Ancak bir yandan da sosyalizmin insanı rahatlatan tevazusunu koruyabilmiş bir yer. Avrupa’nın ukalalığını hissetmeden, her köşesinden ayrı bir güzelliğin çıktığını göreceksiniz bir gün buraya gelirseniz. 
Benim sebeb-i ziyaretim iş… Birkaç güne döneceğim. Belki daha sonra bir gezi yazısı yazabilirim. Şimdilik yukarıdaki fotoğrafı paylaşmakla yetinmem gerekecek. 
Yazıyı dikiş temasıyla bağlantılandırmak gerekirse, işte size Riga sokaklarında yapmış olduğum kısa bir moda çekimi :P
Elbisemiz KendinDik.Com’un ilk trençkot elbise marifeti. Kullanılan kalıp ve dikiş aşamalarına ilişkin bilgiler burada.  
Hadi bakalım, ben birkaç güne Ankara’dayım yine. 10 Kasım etkinliklerine katılamayacağım. Benim yerime aranızdan gidenlerin olacağını umuyorum. Merak etmeyin biber gazı bronşlara çok iyi geliyor diye duydum :))
sevgiler! :)

0

Öğren Çekirge - Origami Reglan Kol Yapımı

04 Kasım 2012
Ziyadesiyle Kırmızı olan elbisemle ilgili yazımı okuyan birçok kişi elbisenin omuz kısmına eklediğim origami benzeri dikiş detayını nasıl yaptığımı merak etmişti.   
Elbiseyle ilgili yazımda da bahsetmiş olduğum gibi origami kol yapma fikrini kızına diktiği harika elbiseler üzerine blog yazan Straight Grain‘den almıştım. Onun websitesinde de kendi ürettiği yönteme ilişkin anlatımlı açıklamalar bulunuyor. Gelelim benim bu tekniği kendime nasıl uyarladığıma ve Burda’nın Ağustos 2012 sayısındaki kırmızı elbiseye nasıl uyguladığıma.
origami kol detayı moda tasarım stil anlatımlı dikiş teknikleri

10

Sew News Dergisinde Yayınlandım!

02 Kasım 2012

Yazmazsam çatlardım…
Birçoğunuzun benden “origami kol yapımı” yazısını beklediğini biliyorum ama araya birçok şey girdi. Sizinle bu yazıyı bir türlü paylaşamadım. 
Yaklaşık 15 gün önce birgün kapım çaldı. Kapıda postacı, elinde Amerika’dan gelen bir paket…
Bir açtım baktım ki ABD’nin en çok satan dikiş dergilerinden SewNews’ten bir mektup gelmiş adıma. Bir de yanında harika bir kitap!
Yazıda, SewNews dergisinin Ekim/Kasım 2012 sayısında benim öne çıkan blog yazarı olarak tanıtıldığımı söylüyor. Bu yetmezmiş gibi bir de hediye olarak bana harika bir dikiş kitabı göndermişler! :)) Harika, öyle değil mi?! :D
Sew News featured

rachel comey v1247 vogue 1247 review awardBir yandan gevrek gevrek sırıtmaya başlarken, bir yandan da bunun nasıl olabileceğini düşünmeye başladım. Sonradan, aylar önce bu derginin editörünün bana bir mesaj attığını hatırladım. İnternet sitelerine benim bir dikiş kalıbı yorumuyla ilgili yazımı çok beğendiklerini ve derginin ilerleyen sayılarında yayınlayabileceklerini söylemişti. Tabii onca koşuşturma arasında ben bunu unuttum gitti :)
Söz konusu yazım daha önce burada da yayımlamış olduğum meşhur Rachel Comey tasarımı bir Vouge Kalıbı (no. 1247) ile ilgili çalışmam üzerineydi (yazıma buradan da ulaşabilirsiniz). 
Sitemin dünyanın öteki yayından, üstelik de çok okunan bir dergide yayınlanması sanki benim için yeterli olmazmış gibi bir de dergide çıkmam karşılığında bana bir hediye göndermişler! Sandra Bardwell imzalı “Sewing Basics” isimli bir kitap. :))
sew news october november issue featured blog
Yüzümün aldığı gevrek kıvamından bahsetmiş miydim? :)
Ama aramızda kalsın, kitap şahane de, bir de yazımın yayınlandığı dergiyi görsem fena olmazdı hani :P (insanoğlu çok nankör olabiliyor biliyorum…)
Sew News Türkiye’de satılan bir dergi olmadığından benim bu sayıya ulaşmam biraz güç oluyor tabii… Dolayısıyla sizlere buradan seslenmek isterim: Derginin Ekim/Kasım sayısını göreniniz olursa, lütfen bir zahmet bana da anlatsın :))
Tamam, neyse, nankörlük kısmını burada bırakıp size biraz kitabı anlatayım…
İlerleyen tarihlerde muhtemelen bu kitapla ilgili daha detaylı yazılar da yazarım (birkaç kez okuduktan sonra!) ama kitapla ilgili ilk izlenimlerimin çok iyi olduğunu söylemeliyim. 
sewing basics sandra bardwell sew news
Dikiş dikmeyi kendi kendine öğrenen biri olarak, bu tür dikiş kitaplarını çokça incelemişliğim vardır. Ne yazık ki, dikiş dikmeyi öğreten kitapların birçoğundaki anlatımlar - bırakın yeni birşey öğrenmeyi - kendinizi “bu kadar anlatıyorlar da ben bunu niye bir türlü anlamıyorum yahu” düşüncesiyle birlikte daha da demoralize etmenize sebep oluyor. 
Bu nedenle, birşeyi kendi kendinize öğrenmenize yönelik olarak hazırlanan kitapların çok sayıda iyi fotoğraf ve çizimle desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Ben de dikiş tekniğiyle ilgili “Öğren Çekirge” yazılarımda benzer bir üslup kullanmaya çalışıyorum zaten bu sebeple. 
İlk birkaç karıştırmadan sonra gördüğüm o ki Sandra Bardwell’in Sewing Basics (Temel Dikiş) kitabı bu konuda bir hayli başarılı. Üstelik içerdiği bilgiler de yalnızca “temel dikiş”le sınırlı kalmıyor. 
sewing basics book review
Neyse, ben size bu kitaptan beğendiğim konularda daha çoook referans veririm. Şimdi biraz kitabın tadını çıkartayım:D
Unutmadan; sizlere de bu siteyi takip etmenizi tavsiye ederim. Ara ara çok güzel hediyeler ve bedava kalıplar veriyorlar: http://sewnews.com 
****
Yazıyı yayınladıktan birkaç saat sonra dergi Türkiye’den çıktı iyi mi?! :)
Dikiş ve moda yazarı bir diğer blogger Sevgili Shelby‘de bu derginin bu sayısı varmış; şansıma bakın :) İşte dergi:
sew news featured member
keyifli dikişler, bol güneşler :D

0
Burada yayımlanan yazı ve görsellerin tüm hakları İrem Sunar Özat'a aittir. İzinsiz yayımlanamaz. Blogger tarafından desteklenmektedir.