"BÜYÜLÜ DENİZ" İSİMLİ ÇOCUK ROMANIM 8 YAŞ ÜSTÜNDEKİ TÜM HAYALPERESTLER İÇİN ARTIK KİTAPÇILARDA! :)

WATASHI WA İREM

04 Aralık 2014
Bilgiye aç, ukala bir üniversite öğrencisi olarak, o yılların müthiş trendi Japonca öğrenme hevesi beni de gelip bulmuştu. Yok efendim Sabancı Japonlarla yeni ortaklıklar geliştirecekmiş de, yok piyasada Japonca bilenlerin sayısı çok azmış da... Ben okuyorum psikoloji, ablam biyoloji... Sabancı Holding'in direkt hedef grubuyuz yani ve bizi almazlarsa koca holding batacak.  Her türlü donanımımız tavan olduğundan, tek eksiğimizin Japonca öğrenmek olduğuna kanaat getirerek babamdan cukkaladığımız kurs paralarıyla gittik kendimizi  Ankara'da bir Japonca kursuna yazdırdık. 

Dünya tatlısı bir öğretmenimiz vardı. Hani şu ekseriyetle Kapadokya'ya tek başına gidip, her iki senede bir bilmemne mağarasında ölü bulunan iyi niyet timsali güler yüzlü Japon kadınları vardır ya, öyle şeker-bal bir kadındı. 
şeker kız, japonca dikiş



Ben o yıl binbir dram sonunda ODTÜ'yü kazanmışım. Neredeyse zeki falan hissedeceğim kendimi. Allah'ım bir başladı ki kurs, feleğimizi şaşırdık! Adamların 3 ayrı alfabesi varmış. Çizgiye şu tarafından başlarsan bir anlam, bu tarafından başlarsan başka bir anlam derken 1 yıl geçti ben sadece adımı ve portakal suyu demeyi öğrenebildim.
Japonca portakal suyu = (Türkçe okunuşu) oranji jusuu = (İngilizce  karşılığı) orange juice
(-baba bu ay da kurs parası lazım.
 -ne öğrendin kızım?
 -Oranji jusuu demeyi öğrendim. Mezun olur olmaz Sabancı'da orta kademe yöneticilik pozisyonum kesin...)

Japoncada su gibi söyleyebildiğim diğer şey de "Benim adım İrem" demekti. Yani, "Watashi wa İrem". Ama Japoncayı böyle akıcı konuşabilmemin müsebbibi dünya paralar bayıldığım kurs değil, çocukluğumun en heyecan verici anılarından biri olan "Şeker Kız Candy" çizgi filmidir.


Aslında sıradan bir çizgi film değil de, bir anime olduğunu sonraları öğreneceğim bu dizi, gözünde yıldızlar uçuşan, kabarık saçlı, feleğin çemberine çocuk yaşta kurşun sıkmış Candy'nin hikayesini konu alır.  Açılış şarkısı benim neslimde kaç kız çocuğunun aklına kazılıdır hala?
"Watashi wa... Watashi wa... Watashi wa Candy!"

Doğduktan hemen sonra yetimhaneye bırakılan Candy'nin başından ne dramlar geçer, ne fırtınalar yaşar, onu seyreden ilkokul çağındaki kız çocukları ne ağlar ne zırlardı ya rabbim! Kızcağız zaten yetim, evlat edinen ilk aile psikopat, ona ilk iyi davranan oğlan çocuğu Anthony de ölmez mi?! Hem de Candy'nin şerefine verilen bir partide... Boyu devrilesice yazar! Çocuk filminde yetim bir kızın ilk aşkı öldürülür mü?! Kaç günler gözüm çıktı ağlamaktan, haberi var mı o Kyoko Mizuki'nin?!  
Peki ya sonra ortaya çıkan Terry Granchester? Candy'nin "seviyor muyum acaba yoksa sevmiyor muyum?" gelgitleri... Sırf o mu? Hepimiz yanıktık Terry'ye... Mızıkasıyla dünyayı gezmeye meraklı, uzun boylu, uzun saçlı, asi karakterli Terry...  Gül yetiştirmeyi seven, şefkat kumkuması rahmetli Anthony'den ne de farklıydı oysa. Acaba Terry'yi sevse, Anthony'nin anısına ihanet mi etmiş oluyordu?...
 
Bir Kyoko Mizuki içine etmiştir çocuksu mutluluğumun, bir de Gülten Dayıoğlu... Bu yaram da başka yazıya kalsın artık.

Benim Bay Kendindik geçtiğimiz hafta bir iş seyahati için Tokyo'daydı. Şu hayatta gitmeyi çok istediğim yerlerden birinde, benim işyerinde canım çıkarken bensiz geziyor olması sebebiyle, her sağlıklı ilişkide olduğu gibi, yedim adamın canını.
 "Ah İrem'cim" diyor, "öyle temiz bir ülke ki, umumi tuvaletlerinde bile ailecek yaşarsın. Bizim evden temiz..."

Sen git, Türkiye'den 7 saat farkı olan bir memlekete, bir de oradan bana laf çarp! Ben de dedim "o kadar beğendiysen, git kendine bir Japon gelin al. Sabah akşam çiğ balık dolması yapar sana, oturur afiyetle yersiniz"...
Sanki bana hiç Japon kısmet çıkmadı zamanında...


Evliliğimizin ilk yılı, kanserli çocuklara kütüphane  ve bilgisayar laboratuvarı kurdurmak için bir Japon hibe programının peşinden koşuyordum.  Ne yaptık ne ettik aldık Japonlardan hibeyi. Elçilikte verilen kutlama yemeğinde o zamanki büyükelçinin karısı geldi yanıma oturdu. Biz bir muhabbet bir muhabbet... O zamanlar fakirim tabii. Her istediğimde sushi restoranına gidemiyorum :| Bedavadan bulduğum sushileri fok balığı misali havada taklalar attırarak yutuyorum. 
Baktı ben büyüklerine saygılı, Japon mutfağına meraklı, çalışkan ve güleryüzlü birşeyim; böyle tombalak da değilim o zaman, çıtı pıtıyım. Başladı benimle tatlı tatlı sohbete. "Bekar oğlum var benim" diyor. Anlamıyorum." Haftaya gelecek çok başarılı bir çocuktur; bilmemne mühendisi" diyor. Aaa "Allah nazarlardan saklasın" diyorum (meraklısına not: 'Allah nazarlardan saklasın'ın İngilizcesi = oh, cool!). Kadın oğlunu anlatıyor da anlatıyor. Ben de saftorik saftorik dinlerken, artık barizliği benim bile gözümden kaçmayacak bir ima sonrasında anladım ki meğer bizimki Kayserili Fatma Teyze misali, beni oğluna beğenmiş de yolunu yapıyormuş! "E" dedim "ben zaten evliyim". Yemin ediyorum; o kibarcacık kadın bir anda hiçbir şey söylemeden aldı tabağını yanımdan, kalktı gitti. Bir daha da yüzüme bakmadı benim.

Ah beni zamanında ne Japonlar istedi de varmadım. Havan kime şekerim? İlla geleceksin sen bu eve...

Başkasının kocası böyle durumlarda bir demet çiçek ya da ne bileyim uyduruktan da olsa bir takı falan alır gelir... Benimki kalkmış bana iki tane Japon dikiş kitabı, 1 tane Usta Yoda figürü, bir de onlarca kırtasiye almış onları gösteriyor!... 

Elbette hemen affedip, boynuna sarıldım. Aşkımızın bir nişanı olarak dikiş odamın en güzel yerine yerleştirdim kitaplarımı. Ah bir de 20 yıl önce gittiğim dil kursundan birşeyler daha hatırlayabilsem! Su gibi çözerdim şu güzelim kitapları... 
Onlar ne acayip, ne şahane modeller öyle! Her işte olduğu gibi bu işte de Japonların gerçekten de bir farkı var. 

Ceza gibi oldu bana şimdi bu yoğunluğumda bu güzelim kitaplara kendimi kaptırıp dünyayı unutamamak...  En kısa sürede, bunlarla ilgili daha fazla yazı ve fotoğraf paylaşmayı dileyerek sahneden ayrılıyorum...









Bekleme yapmayalım. 
Okuduğumuz yazıları soldaki kırmızı "Paylaş" butonu yardımıyla lütfen 
sosyal ortamlarda paylaşalım...

;-)

57 yorum

  1. yine içinden neşe, iyilik, mütevazilik, empati yayan ve bunu karşısındakine de geçirmeyi başaran bir yazı.... hep böyle kal sensesi... şu monoton hayata renk kattığın için seviyorum seni:) dikiş bahane, irem şahane))))))

    YanıtlaSil
  2. Sabah sabah kocayı işe gönderip geçtim bilgisayar karşısına, açtım blogları, bizim kızlar daha uyurken saat farkından mıdır nedir, 3-5 yabancı bloger düşmüş ekranıma, bir de sen. Küçükken en sevdiğim şekerleri en sona bırakırdım, tadını çıkara çıkara yemek için. Yabancıları önce şöyle bir gezdim, sana gelip takıldım, tadını çıkarmak için. Algıda seçicilik dolayısıyla (hocaaam, bak algıda seçiciliği de biliyoruz, icabında.) Şeker Kıza takıldım kaldım. Aslında bu çizgi film yayınlandığında ben koca kazıktım, galiba ortaokul öğrencisi falandım. Ama bu, Teruz Grençıstır'a aşık olmama engel değildi. Sürekli tek gözünün üstüne düşürdüğü uzun kahkülleri için; "acaba kötü kalpli Nina, Bergen'in kocası misali, benim olmuyorsan Şeker Kızın da olama deyip, suratına kezzap attı da ondan mı tek gözü kapalı" diye hiç düşünmemiştim bile. Şimdi olsa hafiften bir tedirgin olursun değil mi? İşte aşkın gözü kör etmesi meselesi bende bu Teruz yakışıklısıyla başladı. Hani sadece yakışıklılık da değil, çocuğun havası vardı, karizma diz boyu... O güne kadar etrafta gördüğüm uzun eşek oynayan, küçük boy kazma erkek sınıf arkadaşlarım gibi değil yani. Çizgi, mizgi, hatta anime... Aşkımın salaklığını bilecek yaşta olup bir gün seveceğim adamın Teruz gibi olmasını istedim hep. Şimdi uzun saçlar hariç, hatta üstler dökülmeye başladı hafiften, benim de kendimi Candy hissttircek bir Teruz'um var çok şükür :) Çoook seneler sonra, bir ara eczaneyi kapatıp yeniden iş hayatına katılmadan önce 3 sene evde oturmuştum. Oğlumu ve eşimi işlerine ve okullarına uğurlayıp gün boyu ense yapıyordum. Bir de fark ettim ki Şeker Kız yeniden gösteriliyor. Zaten ilk gösteriminde haftada bir gün yayınlanırdı ve bir sürü bölümünü kaçırmıştım, sonunu da hatırlamıyordum, oturup her gün yeniden izledim. Şeker Kız'ı izlerken eski bir dostumu görmüş gibi oldum, işin ilginci sonunu yine kaçırdım.
    Bloglarda dolaşırken rastladığım Japon modelleri hep ilgimi çekmiştir. Çok yalın ve şık tasarımları var. Kimonoları kadar sade ve onlar kadar rahat görünüyorlar. Eminim sen bu kitaptan bizlere bir takım sentezler yaparsın.
    Son olarak, 3 ayrı alfabesi olan bir toplumun bu kadar çok kitap okuması karşısında bir kere daha ezildim. Hangi ara o alfabeleri öğrendiniz de o kadar kitap okuyorsunuz? Peki biz 29 harfle ve tek alfabeyle neden hiç kitap okumuyoruz? Adamlara sadece saygı duyabiliyorum.
    Hoş paylaşımın için teşekkürler, arayı açma, yeni modellerini bekliyoruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ama ne okudum! :) ne güzel yorum yine sevgili Nurten.
      Bu ara öyle yoğunum ki anlatamam :/ aklımda yazılar, gözümde dikiş projeleri uçuşuyor ama bu yazıları bile gece yazıyorum artık. çok fena bir tempom var ve 2 ay böyle gidecek gibi benim işler. az daha sabır ;)

      Sil
  3. Her zamanki gibi süpersiniz, sabah neşesi oldunuz :) Hediyeleriniz hayırlı olsun, en kısa zamanda bir Japon kreasyonu bekliyoruz sizden!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. siz de süpersiniz :)
      öyle sıkışık ki işlerim bu aralar.. o güzelim kalıplara ne zaman el atarım hiç bilemiyorum :/

      Sil
  4. Günaydın, benim de bu yazıya yorum şeklinde saygıdeğer hocamız "Hayao Miyazaki" yi eklemem gerekiyor izninizle. Kendisi gönlümüzün anime kralı, dolayısıyla film arşivimizin baş köşesi, sistematik olarak izlenen "Ruhların Kaçışı" filminin iyi ki yaratıcısıdır. Şiddetle tavsiye edilir. Tabi şimdi Japon kalıplarınız ile bizi biraz kıskandırdınız ama yine de güle güle kullanın :))). Bu arada kitaptaki fotoğraflardan farkettiğim kadarıyla Japon kadınlarda da benim gibi bir omuz düşüklüğü mevcut, o kalıplar bana çok iyi olur :))) Sevgiler ;))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. vallahi ne güzel olmuş da eklemişsiniz :) bunu da buraya not düşmüş olduk.
      omuz düşüklüğü olup her modeli kendine nasıl uydurduğunu yazan bir yabancı dikiş blogger'ı vardı. onu bulursam yazayım linkini ileri bir tarihte. olur mu? farklı fikirler verir belki size ;)

      Sil
    2. Çok sevinirim, teşekkürler sensei :))) Bu arada, yazıya "sensei" çok uydu :)

      Sil
  5. Candy ve Gülten Dayıoğlu benzetmesi beni bitirdi, az çekmedi genç dimağım/vicdanım GD romanlarından ergenlik yıllarında - hele ki yeşil kiraz!!! :)
    Bir de o Anthony (entıniii) bir tek bana mı sümsüğün önde gideni geliyordu aceba, Terry'den sonra bir kere bile düşünmedim entıniinin aşkına ihanet mi diye, zira entınii bana göre hiç sevmemişti kendiyi.
    Jenerik şarkısını üç kız arkadaş ezbere söyleyebiliyorduk dememe gerek bile yok sanırım :))) sobakasu nante... ♪♫

    YanıtlaSil
  6. günüme neşe kattın yine İrem, alemsin ne diyim!!

    YanıtlaSil
  7. super bir yazi olmus, ellerine , yuregine saglik. 70 li yillarin cocuklari hep bir ahhh ile okumuslardir diye dusunuyorum.Ne guzeldik di mi? Cocuklar cocuk gibiydi. Simdikiler buyumus de kuculmusler. Candy muhabbeti guzel de ben dikis dergilerine takili kaldim. Diyorum ki patron varsa gerisi yalan. Insallah patronu cikaracak kadar cozmussundur dergileri. Sen hele bir basla, elbirligiyle bitiririz evelallah!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yok yahu. eminim bize de öyle diyorlardı önceki nesiller o zaman.
      hatta hemen aklıma geldi:
      "şimdiki çocuklar harika" o dönemin en popüler kitaplarındandı - Muzaffer İzgü ;)

      daha el atamıyorum ne yazık ki güzelim kitaplara... işlerim çok yoğun birkaç hafta daha :/

      Sil
  8. irem hanım ben facebooktaki gruptan papatya (nick tabi bu asıl adım ayşegül) yazıyı yine çok keyifle okudum. eşiniz için söyledikleriniz kısmında kahkaha bile attım. kadınlığın genlerinde var yahu bu cevaplar. programlamışlar bizi.biri bişeyimize laf edince ozaman git onu al diye yapıştırıveriyoruz lafı:) bu arada lisede hazırlık sınıfı olarak ingilizce yanında japonca bölüm açmışlardı sanırım bu sabancı mevzuna milli eğitimde inanış olacak ki bir sınıf dolusu çocuğa ithal öğretmenlerle japonca öğretmeye çalıştılar. biz ingilizce sınıflarıda hohayo gazaimasu demeyi ogrendik ama bu türkçe okunuşu ve anlamını hatırlamıyorum:) ama ruhumda derin iz bırakmış 15 yıl önce öğrendiğim bu kelime hala hafızamda. modelli çok merak ettim. güzel şeyler yapıp paylaşında bizde şu japon modasına vakıf olalım:) sabah sabah beni çok iyi hissettirdi bu yazı sizinde gününüz güzel geçer umarım:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hahahaaa... böyle yazdırırlar işte!
      Yoklama alıyorum bundan sonra, ona göre :D

      Sil
  9. irem valla senin koca çok şanslı. İnsan senin yanında yşlanmaz. Anca gülmekten yüzü filan kırışır. Sabah sabah çatlattın beni GÜLMEKTEN. Demek oğluna kız beğenme işlerini onlarda yapıyormuş. SÜPERSİN:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bilmem ki. yazdığım kadar sevimli değilim gerçek hayatta. nemrutumdur az...
      :)

      Sil
  10. Sabah sabah solundan kalkmış modundaki beni bile güldürdün. Demek ki bütün kadınlar aynı eşlere cevap konusunda :)) Japon teyzeye çok güldüm anan yaa.. Ama modeller güzelmiş bakalım sen neler yapacaksın bunlarla. Ayrıca japonca bilmeye gerek yok dikişin dili hep aynı ;))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ooohhh ne güzel bir iş yapmışım o zaman. şimdi bu yazıyı okumasan kim bilir kimlere çatacaktın ;)

      Sil
  11. "Sanki bana hiç Japon kısmet çıkmadı zamanında..." ne güldüm ne güldüm! İşten atılacağım diye korkuyorum:)

    O fotoğrafta şirinlikten patlayacak bir mini ütü mü gördüm? Hem Darth Vader figürü de var. Bence kendini affettirmiş eşin. Bu kitapları hatırlıyorum sanki bir tanesi malum yerlerden indirdiğim bir kitaba benziyor. Hepsi çok güzel, güle güle kullan.

    Bir de ben koca kadın bu animeleri çok seviyorum, hala da izliyorum. Hatta şimdilerde Sailor Moon'u yeniden çekiyorlar da Candy de çekilse ne güzel olur diye konuşmuştuk arkadaşlarla:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Shelby'ciğim, her zamanki gibi detaylara verdiğin önem beni bitiriyor. Evet! Bir de mini ütü almış dikiş masamda kullanayım diye :))
      Darth Vader, onun hastası 2.5 yaşında bir kız arkadaşa hediye :D
      Candy çekilmesin bence. her yeni çekim daha bilgisayar çizimi oluyor. eskilerinin havası gidiyor bence.

      Sil
  12. Yine kahkalarla okudum yazını seni okumak çok zevkli İremciğim... dikiş bloglarını ilk keşfetmeye başladığımda farkını hemen hissetmiştim... bir insan ancak bu kadar zeki ve esprili olur...zaten espri zeka gerektirir ya benimki de laf işte...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim de çok severek okuduğum tüm yerli dikiş bloglarını şöyle bir kenara koyalım,
      ben dikiş dışında yazmayı çok seviyorum. burada bir de o zevkimi gideriyorum diyeyim. sevgiler ;)

      Sil
  13. hahaahaha ay benden bir tane daha varmış şeker kız candy manyaklığım had safhadaydı benim, Terry aşkımdan tvde yayınlanmamış bölümleri dahil ben bütün bölümlerini netten bulup indirmiştim :D Gülten Dayıoğlunun Yeşil Kiraz'ı da beni benden almıştı ne ağlamıştım günlerce ne istediler genç yaşta bizden umutlarımızdan ve mutluluğumuzdan yahu :D bu arada japonyadan gelen kitaplarınızı da güle güle kullanınız :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yukarıdaki yorumlara bakacak olursak Terry hepimizin yavuklusuymuş zaten :D pek salakmışız :))
      sevgiler!

      Sil
  14. sen kitap falan mı yazsan acaba :) "oh,cooll!" a da ayrı bir bayıldım :D

    YanıtlaSil
  15. O kadar zaman şeker kızı seyrettim, bir gün bile ona feleğin çemberinden geçmiş gözüyle bakmadım. Saf mıyım neyim? Gülten Dayıoğlu'na gelince ben de onun Fadiş kitabını gözyaşları içinde okuduğumu hatırlıyorum. Ama iyi haber, hatasını anlamış olacak ki, artık macera romanları yazıyor çocuklar için. Geçen gün kızımın elinde onun kitabını görünce "başka şey bulamadında mı ağlaya ağlaya okuyacaksın" deyince gerçeği öğrendim. Kızımın yalancısıyım, elinden düşürmeden soluksuz okudu ve bayıldı. Hiç de ağlamadı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bizim ruhlarımızı yaradığıyla kaldı desene! :D
      iyi, sevindim bunu öğrendiğime. ilerde benim oğlan da isterse karşı çıkmam en azından :)

      Sil
  16. Sevgili İrem çok keyifli bir yazıydı.Bay Kendin Dik in hediyesi çok isabetli,ben bile sevindim.Gösterdiğin elbise modelleri harikaydı.Bu dergilerden çok güzel şeyler dikersin sen.,ama derginin diğer modellerini de görmek isterim.Dikiş dergisi, kumaş dedin mi hiç dayanamam.Vee yazılarını her zaman bekliyoruz güldürdün bizi,Hoşçakal

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. dikkat ettiyseniz doğru dürüst fotoğraf makinasıyla bile çekemedim bunları. ilk fırsatta hepsini detaylıca paylaşırım ;)
      sevgiler!

      Sil
  17. çocukluğum bu tekerlemeyle geçti buraya yazmasam olmaz :))
    şeker kız candy
    antoniyle evlendi
    bunu duyan lisa
    kıskançlıktan geberdi

    pek bir !!! yaratıcıymışız :)
    sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :)) hepimizin nasıl da ana gündemiymiş o yıllarda!
      O Elisa'nın akıbeti ne oldu acaba? o kadar fesatlığa kalp dayanır mı? :)

      Sil
  18. Merhaba İrem yine çok keyifli bir yazı olmuş. Her sabah kontrol ediyorum acaba yazmışmı yeni bişeyler diye.. Japon modellerini sabırsızlıkla bekliyoruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. vallahi özenli yazmak isteyince ve tam zamanlı başka işlerim olunca daha fazla yazı çıkartmam mümkün olmuyor ;)

      Sil
  19. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  20. Ben de çok ve kahkaha ile güldüm. Oğlun çok şanslı bence böyle muzip bir annesi olduğu için

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :))) bilemiyorum! büyüyünce sormak lazım ona bu hususu ;)

      Sil
  21. canim gecen ay ilk kez tanistigim elişi dergisini bu ay da alayim dedim
    Bakalim bu ay ne modeller var derken ne göreyim karsimda sen !!!
    Mutlu oldum senin adina ve gururlandim valla
    Bi bloger olarak
    Harikasin
    Tebrik ediyorum muckkkk

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. eveeettt.... :D
      geçen yazıda bahsettiğim sürpriz oydu! fırsat bulur bulmaz ayrı bir yazıyla paylaşacağım onu da blogda.
      çok teşekkür ederim. sevgiler ;)

      Sil
  22. Çok içten-sıcacık-samimi bir yazı....

    YanıtlaSil
  23. Ağzım açık izlerdim o kendi kızını, Allahım derdim bizim saçlarımız yoluna yoluna taranmadan bişiye benzemiyo ama bu anasız babasız itilen kakılan kızın saçları 7 - 24 kalıp gibi......... sanırım gerçek sanıyomuşum.
    Japon kaynana yerlisi ile bilem iletişim kurmak zor caponuyla ne yapçaktın Allah korumuş seni önceden evlenmişin...birde o dergilerden dikeceğin elbiseleri merakla bekliyorum...birde Rabbim neşeni hiç bozmasın, gülen yüzün hiç solmasın.....birde biri benim yerime kahvaltı hazırlasın, menemen yapsın, ekmek kızartsın ben o blog senin. bu blog benim gezeyim.....
    ......:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Birde cepten yazmayı öğreneyim,iki metre boşluklar unutulan noktalamalar....

      Sil
    2. ben de işte sabahın köründe işbaşı yapmış iken, bu yorumla kahkahalara boğuldum :))
      noktası virgülü iyi ki öyle olmuş da bu yorum bana ulaşmış sabah sabah! :D
      sevgiler ;)

      Sil
  24. Hahahaaa,çok damar bir yazı olmuş.Bizim zamanımızda Japonya modası vardı,şimdilerde Kore modası var.Evinde ergen kızı olanlar yakinen bilirler.Kore'yle yatıp kalkıyoruz,kendi kendine takılsa gene iyi,bana da zorla izlettiriyor Brezilya dizisi tadındaki dizileri.İzlemezsem kavga çıkarıyor.Evde japonca,Çince ve Korece sözlükler,pratik konuşma kitapları....Demek ki Türk kadınının uzak doğu merakı kromozomlar yoluyla nesilden nesile aktarılıyor.X'e bağlı dominant aktarım :PP Bay Kendin Dik'e selam olsun,kadın kalbinden anlıyor :PP

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :)))) bakın bunu öğrendiğimiz de çok iyi oldu!
      sevgiler! ;)

      Sil
  25. 3 gündür Şeker kız Candy izlimeme neden oldunuz :) Tıpkı 8 ay önce dikiş makinası almama neden olduğunuz gibi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ay yay yayy! ne güzel bir yorum bu! uçtum keyiften okuyunca :D

      Sil
  26. bak o zamanlar bende depresyonlara girmiş geceleri rüyamda antony ölmüş görüp ağlayarak uyanıyordum sanki benim sevgilim öldü:) bir nesli arabesk filmler öncekini de aydemir akbaş mahvetti derler ya bizide bu candy mahvetti :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yaaa evet yaaa! kimisi sümsük falan dedi ama ben de kahrolmuştum Antony'e :((
      birden fazla neslin üzerinde kendini jiletleme etkisi yaratan sezen şarkılarını da not edelim şuraya madem başladık! ;)

      Sil
  27. Şeker kız Candy
    Antonyle evlendi
    Bunu duyan Lisa kıskançlıktan geberdi.
    di di di......:)
    Bizim de sayışmamız vardı. Bu yazıyı okuyunca hatırladım. :)
    Hediyelerin hayırlı olsun. Özellikle ütüye bayıldım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hahahaa bu tekerlemeyi ikinci yazan kişisiniz. Ben hiç hatırlamıyorum :))
      Çok teşekkürler ve sevgiker!

      Sil

Burada yayımlanan yazı ve görsellerin tüm hakları İrem Sunar Özat'a aittir. İzinsiz yayımlanamaz. Blogger tarafından desteklenmektedir.