İlk gençlik
yıllarımda, rock müzik dışında ruhuma hitap edebilen Türkçe şarkıları pek bulamazdım. Ne de olsa
bizim neslimiz için Türkçe pop Erol Evgin'den çıkıp, talihsiz bir manevrayla
Yoncimik sapağına girmişti. Ama ruhuma
dokunan birkaç istisnayı da unutamam.
Yeni Türkü'nün
"Karanfiller"i mesela, nasıl da coştururdu ruhumu. O karanfiller benim gözlerimde açardı. Benim
ruhumda kızıllanırdı yaprakları. Daha açar açmaz dalgalanan uçları gibi pırpır
ederdi içim. Yaş 15 :)
Aradan
geçen yıllarda ne karanfiller söndü içimde. Kaç tanesi dalında kırıldı
gitti. Nasıl oluyor bilmiyorum ama o karanfil tohumları ha bire açmaya devam
etti içimde inatla. O tomurcuklar fırfır eteklerini her salladığında, ruhum
tutuşmaya devam etti. Uçasım geliyor hâlâ her bahar rüzgarlarında uzaklara.
Gün
oluyor, devran dönüyor, en büyük dertler bir anda kendini bahara bırakıp
gidiyor. O dertlerin ezici ağırlığına fazla aldanmamayı hâlâ öğreniyorum
tabii. Çok çalışıyorum meselâ.
Çalışmayı hiç bırakmıyorum. Üretmeyi hiç bırakmıyorum. En boğucu zamanlarımda
bile, inatla çalışıyorum. İşin içinden çıkamadığım zamanlarda, aklımla sonunu
göremediğim kuyulara atılmış gibi hissettiğimde bile elimden gelen tek şey daha
fazla üretme inadı oluyor. Benim karanfillerim bugüne kadar böyle tutuna geldi
hayata.
Ah
bu sitede yazmaya fırsat bırakmayan ne heyecanlı projelerim var daha bir
bilseniz! Yakında birkaç tanesini paylaşmayı heyecanla bekliyorum, hâlâ beni okuyanlar kaldıysa tabii :))