"BÜYÜLÜ DENİZ" İSİMLİ ÇOCUK ROMANIM 8 YAŞ ÜSTÜNDEKİ TÜM HAYALPERESTLER İÇİN ARTIK KİTAPÇILARDA! :)

Pek havalı bir suluboya projesi…

01 Aralık 2012

ipek elbise
Fazla ayrı kalmadım değil mi? Dayanamadım, iş yoğunluğumdan önce bitirmiş olduğum bu elbiseyi koşa koşa fotoğraflayıp yayınlamak istedim :)
Gördüğünüz üzere, bu seferki elbisemizde dikiş kalıbından (ve profesyonel mankenimizin akıllara ziyan poz verme başarısından) ziyade kumaş öne çıkıyor.
Boş bir günümde kendimi bu sefer resimle ifade etmek istedim, aldım evden oğluşumun suluboyasını; başladım resim yapmaya….
Sanırım yıllardır göz ardı ettiğim bir yeteneğim daha hayat bulmak üzere… Durun durun… Harika bir ressam çıkacak birazdan içimden…
Ve işteee muhteşem bir tablo! Ne deli saçması bir desen değil mi? Bu kumaşın harikalığını bir tek ben mi görüyorum yoksa? :)) 
Ne kadar uğraşsam da, elbette içimden bir ressam çıkmadı arkadaşlar. Aslına bakarsanız elime boya ve tuval alsam, yukarıdaki kadar bile çizim yapamam… 
Bu tablo gibi desenli ve tereyağ kıvamında bir dokuya sahip ipek kumaşı Adana ziyaretim sırasında Mügem Kumaş’tan almıştım. O gün aldığım kumaşlar benim dikiş becerilerim için öyle kaliteli kalmıştık ki, aylar sonra daha ilk kez kullanmaya cesaret ettim!
O gün Mağazada yaptığım arsızlıklar sonucu İshak Bey bana sağolsun birçok iyilik yapmıştı ama bu kumaşı 1 metre vermekte ısrar etmişti! Ah İshak Bey, ben ne yapayım 1 metreyi?! Tamam, gece kıyafeti yapmaya niyetim olmadığını söylemiştim ama bendeki cevheri görmediniz mi o gün? (Adana’daki Milanolu yazısınaburadan ulaşabilirsiniz).
Bu kumaşı nasıl yapsam da çoğaltsam diye düşünürken, evdeki kumaş yığınlarımın altında kalmış, en az 35 yıllık bir ipek kumaş buldum ve krem tonu benim deli desen ipeğimle aynı çıktı! Bu güzel ipek gerçekten Hindistan’dan gidip alınmıştı babam tarafından. Kumaşın üzerindeki etiket bile duruyor. Kim bilir nerededir şimdi o “Narayan Ticaret”? :)
Kumaşı kesmeden önce şöyle içim sızlamadı değil. Ancak yalnızca 5 sene önce ne demek olduğunu tam olarak anlayabildiğim o sihirli cümle ile cesaretimi toplayıp kumaşı kesebildim: “Benden kıymetli mi?” :)
(not: soracaklar çıkabilir; elbette 18 metre değil tabii evdeki kumaş…)
Bir tarafı Hint ipeği diğer tarafı İtalyan ipeği olan böylesine değerli bir elbise için birçoklarınız çok daha havalı modeller seçebilirdi kuşkusuz. 
Ama gece hayatı gece saat 9’a kadar sürme alışkanlığına sahip, üstelik de çalışan bir anne olarak gardrobumun öncelikleri arasında davet kıyafetleri yer almıyor ne yazık ki. Bu sebeple de her zamanki gibi en çok sevdiğim tarz olan 60’ları andıran sade bir elbise modeli yapmaya karar verdim. 
Bu model Burda’nın Eylül 2012 sayısından 109’no.lu bir kalıp. Bir benzerini bir ay önce bluz olarak çıkartmışlardı (buraya bakınız). Daha sonra da buna bir cep ekledi, bir yaka çıkarttı derken pişirip pişirip tekrar servis yaptılar. Ben de bir süredir ipeği rahatça gösterebilecek düz bir elbise modeli arıyordum. Bunu bulunca, tamamdır ipekleri buna harcıyorum dedim. 
Kusura bakmayın. Ben böyle kuğu bulamadım üzerinde poz verecek. Aşağıdakiyle idare edeceksiniz artık. 
               
Modelin acemi terziler için tek zorlu olabilecek yanı, öndeki pensleri. Ama çok geniş olduğu için öyle garip duruyor. Yoksa, paniğe kapılmadan normal bir pens kapatır şekilde dikebilirsiniz. 
Gelelim arka fermuara… Benzer modeldeki bluzumu farklı şekilde kapatmıştım daha önce. (Bluzla ilgili link yukarıda var). Bunda ise, son zamanlarda bayıldığım ve başka projelerde de kullandığım dışa dikili fermuarı kullanmak istedim gizli fermuar yerine. Bence pek havalı duruyor bu fermuarlar. Onun dikişine ilişkin de fotoğraflarım var ama başka yazıya artık. 
Gelelim stilizasyon manevralarına. Bu yoğun desenleri şık bir yere / toplantı ortamına giymek için biraz daha sakin renkte bir ceket kullanmak yerinde olacak gibi geldi bana. Lacivert ceketimin de (D.Ö. - dikiş öncesi hayatımda almış olduğum ceket :P) pek havalı elbisem için çok uygun bir seçim olduğunu düşünüyorum.
Ne o? Artık sizin de gözünüze daha iyi geliyor değil mi? :)))

Hiç yorum yok

Burada yayımlanan yazı ve görsellerin tüm hakları İrem Sunar Özat'a aittir. İzinsiz yayımlanamaz. Blogger tarafından desteklenmektedir.