"BÜYÜLÜ DENİZ" İSİMLİ ÇOCUK ROMANIM 8 YAŞ ÜSTÜNDEKİ TÜM HAYALPERESTLER İÇİN ARTIK KİTAPÇILARDA! :)

BİR GİTMELER GELDİ ÜZERİME

09 Kasım 2015
Bir gitmeler geldi ki üzerime, sormayın; git git bitmiyor. 
Bir toparlanmalar geldi ki içime, bakmayın; topla topla bitmiyor. 
Ben gidiyorum güzel okur. Birkaç seneliğine kuzey cephe bir mekandan yazacağım sizlere. 
taşınma

57

ÖĞREN ÇEKİRGE: CEP DİKİŞİ

31 Ağustos 2015

dikiş ipuçları kendi kıyafetlerimi dikmek istiyorum
Bir süredir ihmal edilmiş olan "Öğren Çekirge" dosyamıza yeni bir bölüm ekleme vaktidir değerli Çekirgeler. 

Siteye ilk kez girip de "Öğren Çekirge" de nedir diyeleri önce doğrudan ilgili sayfadaki ders notlarını incelemeye yollayalım: 
24

PEMBELERDEN PEMBE BEĞEN

20 Ağustos 2015
tafta etek

Hiç sevmezdim ki pembe rengini... Kız çocuğu olarak bana sevmem için dayatılmasından mütevellit, çocukluğumdan beri ayrı durmuştum pembelerden. 

Yaş ilerledikçe, başkalarının benim için ne beğendiği değil, benim kendim için neler beğendiğim hayatımda daha fazla yer tutmaya başlayınca, diğer birçok şeyle birlikte pembeler de öne çıkmaya başladı göz zevki dosyalarımda.
23

GİDİYORSA HER İŞİN TERSİNE, ASİMETRİK BLUZLAR DİKECEKSİN KENDİNE

03 Ağustos 2015

Ne demiş büyüklerimiz? "Gidiyorsa her işin tersine, asimetrik bluzlar dikeceksin kendine!"

Acayip gelişmeler oluyor hayatımda. Yani aslında uzun süreli sessizliğimin tembellikle ya da tatille falan hiç alakası yok. Zaten tembellik yapmaya alışkın bir bünyem de yok. Aslına bakarsanız, uzun zamandır "Oturduğumu mu gördün hayat?!" başlıklı bir yazı yazacaktım ama oturup onu bile yazmaya vaktim olmadı :)
16

NEREYE GİDECEĞİNİ BİLEN GEMİYE TÜM RÜZGARLAR YARDIM EDER

01 Temmuz 2015

Pırıl pırıl parlıyordu diğer çocuklarınkiler. Lastikleri kocaman ve sağlamdı. Benimki gibi her tarafı yamalı ve her üç çukurda bir patlamaya meyilli değildi. Frene bastıklarında zınk diye duruyorlardı. Benimki ise, sanki benimle alay edermiş gibi, tiz bir kahkahaya benzer ses çıkartıp, frene bastıktan 10 metre sonra durabiliyordu.  10 uzun, alaycı metre... Düşmeden sürmeyi ilk o bisiklette öğrenmiştim. Üzerindeki her çizik, ayrı bir maceranın anısıydı. Ama artık mahalle içi yarışlarda sona kalan hep ben oluyordum...

Bir gün okuldan eve gelirken, mahallemizde yeni açılan beyaz eşyacının önünde sıra sıra yeni bisikletler gördüm. O zamanlar beyaz eşyacılar bisiklet de satardı, evet. Gıcır gıcır bisikletler ilkokul 3'teki bir çocuk için son model Alman arabalarından daha havalıydı. İçlerinden birini gözüme kestirmiş ve hiç çekinmeden gidip kaça satıldığını sormuştum.  İlkokul 3 matematik bilgimle, o bisikleti alabilmek için harçlıklarımı 8 yıl biriktirmem gerektiğini hesaplamıştım. Ama planım hazırdı. En azından bir sonraki bayram harçlıklarımı alır almaz, macun, turbo sakız, leblebi tozu gibi abur cuburlara para harcamayı bırakacaktım. O yaşımda aklımın erdiği en büyük bütçe planlaması buydu. O zamanlar "istediğiniz şeyi düşünün, vizyonlayın, fotoğrafını buzdolabınıza yapıştırın" içerikli popüler bilgiler henüz hayatımızı istila etmediğinden, tek bildiğim her gece yatmadan önce o uçuk pembe gıcır gıcır bisikleti sürmenin ne güzel bir şey olduğunu hayal edip uykuya dalmaktı.

O pırıl pırıl uçuk pembe bisikleti almam 8 yıl sürmedi tabii. İster vizyonlama deyin, ister duanın etkisi, isterseniz de beyaz eşyacının önünden her geçişte içli içli bisikletlere bakan ve harçlığına hiç dokunmayan bir çocuğun anne babada yarattığı vicdan azabı... Bir sonraki yaz mahalle yollarının fatihi ben oldum!


10

RUH KAYIRMA SEANSI...

25 Mayıs 2015
İki dünya arasında sıkışıp kalmıştı ruhum. Ne birine gidebiliyordum, ne ötekine.  Ne birinin bende yarattığı daralma hissinden sıyrılabiliyordum, ne ötekinin ferah çağrısına kulak verebiliyordum.

Aylardır, ruhumun bedenimin arkasından zar zor yetiştiği bir koşuşturmaca içinde kaybolup gitmiştim. Her sabah gözüm yarı açık yarı kapalı güne başladığım, rujumu arabada sürebildiğim, saçımı iş yerine girmeden hemen önce düzeltebildiğim, akşam yemeklerini neredeyse yemeğe oturmadan hemen önce yapabildiğim, çöpleri sadece kokmaya başladıktan sonra atmayı hatırladığım manik bir düzen içinde yaşamaya alışmıştım neredeyse.


41

KUTNU KUMAŞININ PIRILTILI POTANSİYELİ

18 Mart 2015
Yöresel ürünlere pek de öyle özel bir merakım yoktur aslında. Tarhana ve domates kurusunu bunun dışında tutmalıyım tabii. Biri hazır çorba kadar pratik yapılabilen nadir yiyeceklerden olup hayat kurtarır, diğeri doğru oranda ceviz ve sarımsak ile ilahi bir lezzete bürünen mucizevi bir gıdadır. 

Sitenin adının "kendin pişir kendin ye" değil de "Kendin Dik" olduğunu hatırlayarak, gastronomik çağrışımları bir kenara bırakıp söylemek istediğimi doğrudan ifade edeyim. Demek istediğim, yöresel ürünlerde sürekli aynı motif ve aynı kullanım şekillerini görmekten sıkılırım. Son dönem üretim pazen kumaşlar ve benzeri modern tasarımlar dışında, pek çoğunu sıkıcı bulurum. Elbette, yerel kültürleri koruma ve tanıtmanın önemini küçümseyemem ama müzeler ve Avrupa Birliği finansmanlı projeler de bunun için var öyle değil mi? ;) 
dikiş dikmeyi öğrenin


38

SARAYLARA LAYIKSIN SEN

23 Şubat 2015
saray kumaşı kutnu


"Saraylara layıksın sen" dedim kumaşı elime aldığımda. Başlangıcı 16. yüzyıla uzanan bu dokuma yüzyıllarca padişah kaftanlarında kullanıldığı için "saray kumaşı" olarak anılırmış.
48

BİR BULUŞMA HİKAYESİ

09 Şubat 2015

Bu Shelby... 3 yıldır birbirimizi bloglarımızdan takip ediyorduk. 2 yıldır "e hadi ne zaman kumaşçı buluşması yapıyoruz?" deyip duruyorduk. Sonunda geçtiğimiz Cumartesi günü Ankara'nın adına yakışır berekette olan İzmir Caddesinde buluştuk. Buluşmaz olaydık!
Ankara kumaş alışverişi

Bir kere şunu söyleyeyim: arkadaşlar, ben 1980 sonrası doğumlu kimselerle görüşmek istemiyorum. 80 sonrasında doğan herkes bana 8 yaşında geliyor ve ben onlara bakınca kendi yaşımı algılayamıyorum. İstemiyorum yaaa! Konuşmayın benimle!
70

KOZMİK YOL YAPIM ÇALIŞMASI

29 Ocak 2015
Bir süredir çıtım çıkamadı...

Hayatım üzerinde kozmik bir yol yapım çalışması vardı sanki.  Ne yöne dönsem orası tıkandı. Kozmik belediye işçileri muzip ve umursamaz bakışlarla "başka yol dene kardeş!" ilanlarıyla kışkışladılar beni her girdiğim yoldan.

"Allah'ım" dedim, "toplu halde beni delirtmeye mi çalışıyorsunuz?!" Yani İ.Melih delirtemedi beni bunca yıldır münasebetsiz yol yapım işleriyle, sizin elinizde kalacağım sonunda...

Yüzler ifadesiz; "Ekmek parası kardeş. Biz bilmeyiz. Başka yol deneyeceksin...

Bir süre sonra en son ergenlik zamanımda bu kadar anlamlı gelen heavy metal parçaları dinleyip rahatlamaya başladım. Ardından, bu şarkılar da baş ağrısı yapmaya başlayınca, sakinleyip başka yol arayışlarına devam ettim. 



18

YAĞMUR ORMANLARINDA BİR GÜN

09 Ocak 2015
Sabahın zifirinde kalktık yine... İzmir'deki tüm okul hayatım boyunca kışları gün doğmadan  düşerdim yollara. İçim kararırdı; o gün bitmeyecek gibi gelirdi. Sen misin sevmeyen! 5 yıldır 5'i 5 geçirmeden ayaklanan bir yercücesiyle yaşıyorum.  Uyandım yine tabii ki söylene söylene.

"Ama ben gece 12'yi geçiryordu yattığımdaaaa" diye homurdanıp arkasını dönen Bay KendinDik'e, aklımdan geçen binbir bıçaklama sahnesine karşı hiçbir şey söylemeden ayağa kalktım. Gözlüklerimi taktım ve sanki günün ortasına gelmişiz de benim haberim yokmuş neşesiyle cıvıldaya cıvıldaya konuşmaya başlayan yercücesiyle birlikte yarı uyur yarı uyanık salonun yolunu tuttum.



33
Burada yayımlanan yazı ve görsellerin tüm hakları İrem Sunar Özat'a aittir. İzinsiz yayımlanamaz. Blogger tarafından desteklenmektedir.